1 Mayıs’ta yürürlüğe girecek “Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun” e-posta ve mesaj kutularımızı izinsiz işgal eden hatta günün her saati arayıp taciz eden pazarlamacıları engellemeye yetecek mi?
“- Alo, İsmail Bey ile mi görüşüyorum?
- Buyrun, benim!
- Filanca firmadan/bankadan/dernekten arıyoruz. Müsait misiniz?
- Konu neydi?
- Firmamızın/Bankamızın filanca ürünü/hizmeti hakkında ‘birkaç dakikanızı’ alacaktım. (ya da) Derneğimizdeki muhtaç kişilere yardım için bağış için aramıştım.
- Teşekkürler, ilgilenmiyorum. Telefonumu nasıl buldunuz bilmiyorum ama bir daha aramazsanız sevinirim.
- Ama beyefendi, bir dinleseniz… (Telefon kapanır)“
Son zamanlarda sürekli başıma gelen ve sayısı beş-altıya varan günlük telefon rutinim. Buna bir de her gün SMS ve e-posta kutularımızı adeta işgal eden onlarca spam mesaj eklendiğinde artık ne tanımadığım bir numaradan gelen çağrıyı yanıtlamak, ne de bilmediğim bir adresten gelen mesajı okumak geliyor içimden. İnternet veya cep telefonu abonesi yaklaşık 50 milyon vatandaşımız da üç aşağı beş yukarı yaşıyor benzer durumları.
Bu denli büyük bir kitleyi ilgilendiren soruna ilişkin devletin düzenleyici bir yol benimsemesi ise yıllar sürdü ancak 5 Kasım 2014’de yasalaşan ve 1 Mayıs 2015’te yürürlüğe girecek “Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun”, tüketicinin sorunlarını kapsayacak genişlikte olmadığı gibi birçok maddesi itibarıyla kafaları karıştıracak boyutta. Bir defa yasanın 2.1.(a) maddesinde “Fiziki olarak karşı karşıya gelmeksizin, elektronik ortamda gerçekleştirilen çevrim içi iktisadi ve ticari her türlü faaliyeti” olarak tanımlanan “elektronik ticaret” başlığı kapsam olarak doğru bir seçim değil. Bu durumda beni her gün bağış için arayan bilmem ne derneği ile elektronik ticareti faaliyet alanı olarak seçmeyen bir inşaat firmasının her Allah’ın günü gönderdiği SMS veya e-posta da rahatlıkla bu kapsamın dışında tutulabilir.
Ayrıca, yine yasada tanımlanmaya çalışan “Ticari İletişim” ve “Ticari Elektronik İleti” tanımları da o kadar kısıtlı ki İnternet ve mobil iletişim ağları üzerinden yaşadığımız günlük agresif pazarlama faaliyetini durdurmakta yetersiz kalır. Yasanın içeriği ise, günümüzün dijitalleşen iletişim dünyasını ve teknolojik gelişmelerin doğrultusunu kavramaktan uzak.
Bunu anlamak için yasanın içinde kullanılan sözcükleri taradım ve ilginç sonuçlar elde ettim; Toplam 4 sayfa ve 1.357 kelimeden oluşan yasada elektronik sözcüğü 38 kere, iletişim sözcüğü 20 kere, faks (!) ve mesaj sözcükleri 3 kere ve telefon sözcüğü 2 kere kullanılmış ancak İnternet, mobil, dijital ya da sayısal sözcükleri hiç kullanılmamış. Bu noktada şunu sormak lazım; 21. yüzyılın İnternet, mobil, dijital sözcükleri yerine 80lerden kalma elektronik sözcüğünün üzerine kurulan bir yasal anlatım çerçevesi ne kadar kavrayıcı olabilir, şu yukarıda anlattığım izinsiz arama ve mesaj bombardımanı dertlerimize ne kadar derman olabilir?
Kişisel olarak, 1 Mayıs’tan sonraki birkaç haftalık duraklamanın ardından yine aynı izinsiz iletişim bombardımanına maruz kalacağımızı düşünüyorum. Açıkçası yasadan yana umudum yok ama bir tüketici olarak özellikle mobil operatörlerin hiç hoşuna gitmeyecek kişisel bir önleme başvuracağım ve cep telefonu ayarlarımdan sadece telefon rehberimdeki kişilerin arama yapıp mesaj atabilmesini sağlayacak ayarlarımı devreye sokacağım ve onun dışındaki tüm arama ve mesajların akıllı telefonum tarafındaan engelleneceği yeni bir düzen kuracağım. Devlet, düzenleyici kurumlar ve operatörlerin bir tüketici olarak sorunuma çare bulamadığı ve siber ağlar üzerinden izin, kural tanımayan ticaret erbabının agresif tacizlerine karşı benim de kendi başımın çaresine bakmaktan başka seçeneğim kalmıyor.
- Ama beyefendi, bir dinleseniz… (Telefon kapanır)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder