Sosyal medyada marka ve içerik nasıl bir araya getirilmeli?
Geçtiğimiz hafta Hürriyet Bumerang tarafından 4. Bumerang Ödülleri kapsamında düzenlenen İçerik Pazarlama Konferansı ile İyi İçerik Atölyesi’ni izledim. Tüm gün süren ve birbirinden ilginç sunumların yapıldığı bu iki etkinliğin bana göre en çarpıcı mesajları veren konuşmacısı, sosyal medyanın popüler fotograf platformu Instagram’daki 1.1 milyon takipçisiyle bu platformun fenomeni haline gelen Sezgin Yılmaz’dı.
Konuşmasının öncesinde adını hiç duymadığım Yılmaz, görsel iletişim tasarımı mezunuymuş ve 2012 yılından beri Instagram kullanıyormuş. 2 yıldan az bir sürede milyon seviyesinde bir takipçi kitlesine ulaşmasının sırrını da, Instagram fenomeni olmayı kafasına takmasına ve bu uğurda 2 yıl boyunca günde birkaç saatlik uyku hariç hayatının neredeyse geri kalan tüm zamanını Instagram’a adamasına bağlıyor.
Kendisini fotograf sanatçısı değil “Instagramcı” olarak tanımlayan Yılmaz, fotoğraf çekiminde popülerliği arttırmak için dikkat ettiği birkaç hususu anlattı ama takipçi sayısındaki artışın başlıca nedenini ise, Instagram’ın en popüler fotoğraflarının sergilendiği “keşfet” sayfasına hangi kriterlere göre girildiğini çözebilmesine bağladı ve o andan itibaren fenomenlik sürecinin hızlandığını belirtti.
Kuşkusuz Sezgin Yılmaz’ın benimsediği bu yol, özellikle fotoğrafı bir sanat olarak ele alan çevrelerce eleştirilebilir ancak Instagram’ın fotoğraf sanatçılarının eserlerini sergiledikleri bir sanal mekandan ziyade milyonlarca insanın duygu ve düşüncelerini görsellik üzerinden ifade ettikleri ve bu görsellik üzerinden etkileştikleri bir sosyal medya platformu olduğunu göz ardı etmemek gerek. Tabii bu olguyu göz ardı eden önemli bir grup da markalar. Sezgin Yılmaz, fenomen olduktan sonra birçok markanın kendisi ile çalışmak istediğini ancak yurtdışı markalarla daha rahat ve özellikle fotoğraf çalışması konusunda kendisini özgür bırakmalarına karşın yerli markaların hemen her şeye karıştıklarını ve bu nedenle özgün ve tutan bir iş çıkartmakta zorlandığını belirtti.
Bütünleşik pazarlama kavramı içinde sosyal medyanın giderek ağırlık kazanmaya başladığı günümüzde markaların üzerine en çok kafa yorduğu husus, hedef kitleleri ile marka ve ürün/hizmetleri arasında bir bağ kurmak (engagement). Ancak bunu yaparken temel yanlışları, hala geleneksel medya döneminden kalma yöntemlerle bu sürecin tek hakimi olmak istemeleri.
Sezgin Yılmaz bununla ilgili güzel bir örnek verdi ve çektiği küçücük Instagram karesine otelinin de sığdırılmasını isteyen markalar bile olduğundan yakındı. Zaten temel yanlış da bu; markanın içeriği sosyal medyada kitlelerle bağ kurmak için tek belirleyici değil. Aksine daha belirleyici olan kullanıcıların marka hakkında ürettiği içerik ve yaptıkları iletişim. Ancak bunun da bir içtenlik yansıtması ve organik biçimde gelişmesi gerekiyor. Siz marka olarak kitlelere sahte ya da zorlama içerik ya da mesajlarla gittiğiniz takdirde, bunun sonucunun hedeflediğinizin tam tersine gelişeceğini ve hatta sizi “paranızla rezil olmaya kadar” götürebileceğini de göz ardı etmemek gerekli.
İşte tam da bu nedenle markalara önerim; kendileriyle ilgili içeriği kullanıcı, fenomen ve kitleleri yapay yollarla kendi yollarında gitmeye zorlamak yerine aksine onları alabildiğince özgür bırakarak markaya ilişkin özgün içeriklerin oluşturulmasına yönelik yaratıcı bir ortam hazırlamaları. Bu yapıldığı takdirde, Sezgin Yılmaz ya da bir başka fenomen hatta hiç ummadığınız kullanıcıların yaratıcılığıyla üretilen içerikler, sosyal medyada çok daha içten karşılanacak ve bu içtenlik de markanıza, ürün ya da hizmetinize eklemlenecektir. Bunun da ötesinde sosyal medyada fenomen ve kullanıcıların ürettiği içerik yapaysa reklam, doğalsa deneyim olarak algılanır ve bir marka olarak sizin yapmanız gereken kullanıcının deneyimini olabildiğince marka anlayışınıza uyumlu bir olumlulukta yaşamasıdır. Bir başka deyişle, uzun vadede hem markaya hem de Sezgin’e çok şey kazandıracak konsept, fotoğrafa otel sığdırmaya çalışmak yerine Sezgin Yılmaz’ın otelin benzersiz bir deneyimini görüntülemesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder