DCIM100GOPROGOPR6610.
“Bugün mevcut öğretim sisteminin dışında sıfırdan bir üniversite kurmanız istenseydi, günümüzün ihtiyaçları ile olanakları çerçevesinde nasıl bir eğitim modeli tasarladınız?”
Massachusetts Teknoloji Ensititüsü (MIT) Eğitim Fakültesi Dekanı Christine Ortiz, yukarıdaki sorunun yanıtını aramak amacıyla, 17 yıldır görev yaptığı dünyanın en gözde eğitim kurumundan ayrıldı geçen hafta. Ortiz, istifası sonrası Chronicle Dergisi ile yaptığı söyleşide, kâr amacı gütmeyecek bir girişim desteğiyle, Boston’da 10.000 öğrenci ve 1.000 akademisyen kapasitesine sahip bir kampüs kuracaklarını ve kampüste klasik sınıf ve ders kavramlarından farklı bir eğitim modeli üzerinden radikal bir dönüşüm arayışına başlayacaklarını ifade etmiş.
Derginin “Neden MIT gibi gözde bir kurum yerine kendi üniversitenizi kuruyorsunuz?” sorusuna Ortiz, “MIT aslında çok güzel bir kurum ve orada çok şey öğrendim, vs. vs.” şeklinde kaçamak bir yanıt verse de, devam eden sorulara verdiği yanıtlara bakarak aslında söylemek istediğinin “MIT gibi ileri bir kurum bile bu dönüşümü gerçekleştiremeyecek kadar kalıplaşmış bir eğitim düzenine sahip” gibi bir şey olduğunu düşünüyorum.
Zaten tartışılması gereken asıl nokta da bu; mevcut eğitim düzeninin dışında bir eğitim modelinin arayışına girme cesaretini gösterebilmek.
Neden mi?
Çünkü mevcut düzen içinde böyle bir işe soyunduğunuz zaman sizi, bu kalıpları kırmanıza asla izin vermeyecek bir eğitim ve öğretim kurumları silsilesi bekliyor; Eğitimin amaçlarından yola çıkarak bunu yöntemleştirmenizi ve sonrasında saptadığınız bu yöntemlerin teknolojik araçlarını seçmenizi teşvik eden bir sorgulama ve arama süreci, ne yazık ki ‘kapının dışında’!
Oysa “Bu çağda eğitimin amacı nedir? Öğrenci kimdir? Neyi, nasıl öğretmek gerekli?” gibi sorulardan başlamayan ‘dönüşüm’ çabaları da ya Sınıf-Ders ve Öğrenci-Öğretmen kalıplarının ya da ‘akıllı tahta’, ‘tabletli eğitim’ gibi hedefi belli olmayan teknolojiye odaklı araçların içinde hapsolup gidiyor.
ABD’de çok uzun süreden beri denenen MOOC ve benzeri online eğitimler bile işe bu perspektiften bakmadığı için amaç ve hedefi belirsiz, yöntemselliği tartışmalı birer eğitim aracı olarak üniversitelerin yörüngesinde dönüp duruyorlar.
İşte bu yüzden 21. yüzyılın eğitim sürecini amaç-yöntem-araç sırasıyla ele alabilecek, genç kuşaklar için ilham verici ve interdisipliner bir eğitim modelini hayata geçirebilmek ancak ve ancak mevcut eğitim sisteminin dışına çıkmakla mümkün.
Kuşkusuz Ortiz’inki oldukça radikal ve hacimli bir girişim ve ipuçlarını verdiği gibi arkasında da epey destekçisi var. Öte yandan, bu büyüklükte olmasa da, üniversiteye türlü nedenlerle giremeyen potansiyelli gençler için UnCollege gibi gelişim geleneksel eğitim camiası tarafından dikkatle izlenen ‘sistem dışı’ deneysel çalışmalar da devam ediyor ABD’de. Ve bunların çoğu da artık eğitim sisteminden talep ettiği nitelikte insan kaynağını alamayan iş dünyası tarafından desteklenmekte. Örneğin; UnCollege oluşumu Pay Pal’ın kurucusu Peter Thiel tarafından desteklenmekte.
Tüm bu gelişmeleri takip edip parçaları toparladığınızda aklınıza ister istemez “Bizim ülkemizde de sistemin dışına çıkıp bu tür deneysel bir arama girişimi yapacaklara önayak ya da destek olacak bir kurum, kuruluş ya da eğitim sevdalısı çıkar mı?” sorusu geliyor. Mustafa Koç ve İbrahim Arıkan gibi eğitime kafa yoran ve projeler üreten az sayıda nadide değerimizi de yitirdiğimiz ve eğitime ilişkin mevcut kazanımları bile korumakta zorlandığımız bugünlerde bu soruya olumlu yanıt verebilmek bir hayli bir zor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder