17 Şubat 2016 Çarşamba

Dijital Dönüşüm’ü Yeniden Düşünmek

Son dönemde iş dünyasının sürekli konuştuğu Nesnelerin İnterneti, Endüstri4.0, Büyük Veri, 4. Endüstri Devrimi gibi Dijital Dönüşüm kavramlarının sosyal bileşenlerini de tartışmaya dahil etmeden yenilikçi bir dönüşümü gerçekleştirmek mümkün görünmüyor.  

Şu sıralar Dünya Ekonomik Forumu kurucusu Prof. Klaus Schwab’ın yazdığı “4. Endüstri Devrimi” kitabını okuyorum. Ocak ayındaki 2016 Davos Zirvesi öncesi piyasaya çıkan kitap, bu köşede de daha önce çeşitli yazılarım vesilesiyle okuduğunuz ve 18. yüzyılda Sanayii Devrimi’yle başlayan, 19. yüzyılda Fordist seri üretimle devam eden, 20. yüzyılın sonlarında üretimde otomasyonla birlikte 3. aşamasına geçildikten sonra nihayet 21. yüzyılda üretim sistemlerinin siber ağlara bağlanmasıyla bambaşka bir boyuta geçmeye hazırlanan 4 aşamalı bu endüstriyel sıçramayı, tarihsel ve dönüşümsel yönleriyle ele alıyor.  Prof. Schwab, kitabın önemli bir bölümünü dönüşüm sürecine ayırarak bunun ekonomik, ticari, yerel-küresel ama özellikle bireysel ve toplumsal etkilerine (bence beklenenden de fazla) odaklanmış. Bireysel etkiler kısmında dönüşümün kimliksel, moral ve etik, toplumsal etkler kısmında da gelir dağılımdaki eşitlsizlik ve orta sınıfın buna tepkisi ile dönüşümle birlikte hayatımıza girmekte olan siber cemaat olgularına dikkati çekerek önümüzdeki dönemde bizi ne tür bir geleceğin beklemekte olduğunu değerlendirmiş.

Kuşkusuz Prof. Schwab’ın kitapta dijitalleşme ile hayatımıza giren dönüşüm olgularına sadece ticari değil sosyal boyutlarıyla da yer vermesi altı çizilmesi gerekecek kadar önemli. 45 yıldan beri her yıl ocak ayında dünya ekonomisinin en etkili oyuncularını bir araya getirerek küresel ekonominin yönünü şekillendiren bu önemli etkinliğin kurucusunun dikkati çekmeye çalıştığı hususlara bakarsak, dünyanın gidişatının bunun zorunlu kıldığını görebiliriz. Aslında bu gidişatın bir önceki çağ değişiminin ana odağı Sanayii tarafından değil aksine bilgi-iletişim, telekomünikasyon ve medya gibi teknolojik ama Sanayii dışı araçlar ve bu sayede oluşan İnternet ortamında geliştirilen inovasyonlar sayesinde güçlenen Sanayii dışı sektörler tarafından vücuda getirildiğini  yazılarımı takip edenler bilir. Bu dönüşümü geç farkeden Sanayii sektörünün de (her ne kadar numaralı devrim olmayacağı kanaatimi korusam da)  “Endüstri4.0”, “4. Endüstri Devrimi” kavramları altında bu dönüşüm sürecine katılması, gerek tüm dünyada üretimin daha verimli ve rekabetçi  hale gelmesi, gerekse artacak küresel ekonomik hasıla açısından sevindirici.

Ancak Prof. Schwab’ın da dikkati çektiği husus, bu dönüşümün bir önceki Endüstri Devrimi’ne benzer biçimde sadece üretim araçları ve teknolojiyle yakalanması mümkün değil. Bu açıdan olayı sadece “insansız ve İnternet’e bağlı robotlu üretim” boyutuna indirgeyen bir anlayışla sorunlar çözülemez, aksine artar. Kendi sınırları içinde mutlu hayat süren Batı Dünyası’nın Orta Doğu’daki insanlık dramlarına kayıtsız kalamayacağı bir dünyada yaşıyoruz artık.

Robotların işsiz bırakacağı mavi yakalaların sorunlarıyla ilgilenmeyen, akıllanan makine ve nesneler üzerinden ticari rekabet gücü kazanırken bunun yaratacağı bireysel, kamusal alandaki kimliksel, ahlaki ve etik sorunlara kulak tıkayan bir 4. Endüstri Devrimi ne ilerleyebilir, ne de yaşayabilir.

Neden mi?

Çünkü bu geleneksel iş yapma anlayışının dışında gelişen dünya yeterince büyüdü de ondan. Sadece birkaç yıldır gündemimize giren ve daha henüz emekleme döneminde olan 4. Endüstri Devrimi, Nesnelerin İnterneti gibi olguların, 1990lı yıllardan bu yana bireyleri, toplumları radikal bir sosyallikte dönüştüren bu siber kültür ile bütünleşmeden salt ekonomik ve ticari güce dayanarak bir devrim gerçekleştirmesi zor hatta imkansız.

Hali hazırda çoğunluğu bu yeni kültürün içine doğmuş 25 yaş altı 3 milyar insan var 7,3 milyarlık dünyamızda. (Bu rakam 325 milyonluk ABD’de 130 milyon, 82 milyonluk ülkemizde ise 35 milyon!)

Dünyanın yaklaşık %40’ını oluşturan bu genç kuşağı, onların yetişme biçimlerini, alışkanlıklarını ve dünyaya bakışlarını kısacası bu yepyeni sosyal dokuyu hiçe sayarak geleneksel iş yapış biçimleri üzerinden ilerlemek mümkün olabilir mi?

Çok basit bir örnekle anlatmaya çalışalım; her nesnenin akıllanıp İnternet’e bağlanacağı  Endüstri4.0 ortamında mükemmel biçimde kurgulanan robotlu üretim sistemleri ile en ileri zekaya sahip pazarlama ve yönetim sistemleri, bu kurgunun dışında kalan ama siber kültüre çok daha hakim gençler tarafından hacklenirse ne olacak? (Patronlarına “Siber Güvenlik önlemlerimiz çok iyi. Önlemini alırız” falan diyen IT yöneticilerini şimdiden duyar gibiyim!)

İşte bu vb. örneklere Endüstri4.0 oyuncuları tarafından çok daha fazla kafa yorulması  ve Prof. Schwab’ın da işaret ettiği gibi, bu yeni kuşağı da sistemin içine hakkaniyetli bir iş ve gelir bölüşümüyle dahil edecek sosyallikte planlanması gereken bir dijital  dönüşüm döneminin eşiğindeyiz. Bunun devrim olup olmayacağı ise, ticari oyun planlarının sosyal dokularla ne kadar bütünleşeceğiyle orantılı. Geçtiğimiz günlerde Ali Koç’un yaptığı kapitalizm karşıtı ilginç çıkışları da, bu çerçevede değerlendirmekte fayda var.

Bitirirken, kişisel olarak her daim iyimser bir kişi olarak bu konuda umudumu biraz kıran bir gözlemimi de paylaşayım;  4. Endüstri Devrimi kitabını okuduğum Kindle PaperWhite cihazı üzerinden kitabı benim gibi online okuyan diğer okurların altını çizdiği ya da üzerine not yazdığı metinleri görme imkanım oluyor. Maalesef kitapta altı çizilen metinlerin çoğu ticari ve işle ilgili. Schwab’ın işaret ettiği olayın sosyal boyutuna değinen metinlerin ne altı çizili ne de üzerinde herhangi bir not var :/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder