1 Haziran 2015 Pazartesi

1,2,3 yetmez 4,5,6 olsun

Bugünlerde sürüp giden “4G mi olsun 5G mi?” tartışmaları hem yerel hem de küresel dinamikler çerçevesinde analiz edilip doğru teknolojiye doğru zamanlamayla karar verilmeli.

2002 yılının Bilişim Zirvesi’ndeki 3G Paneli’ne Turkcell adına davet edilmiştim. Ülke 2001 krizinden çıkmış, operatör abone gelirleri azalmış, tüm sektörlerde ciddi bir nakit akış sıkıntısı baş göstermiş ve şirketlerin çoğu yatırım kararlarını belirsiz bir süre için erteleyerek ayakta kalma mücadelesi veriyorlardı. Öte yandan dünyada 3G lisansları on milyarlarca dolarlık rekor bedeller karşılığı verilmiş ve mobil iletişimde yüksek hızlı İnternet döneminin eşiğine gelinmişti. Bu şartlar altında başladığımız ve sakin giden panelin son bölümünde bir izleyicinin “Peki bizde 3G’ye ne zaman geçilecek?” sorusu üzerine operatör temsilcisi olarak bendenizle o zamanlar Hürriyet Gazetesi’nin teknoloji yazarı Yurtsan Atakan arasında ciddi bir tartışma çıkmıştı. (Yazması bile iç acıtıcı) Rahmetli Yurtsan, 3G’nin sadece bir şebeke hızlanmasından ibaret olmadığını, bu şebeke üzerinde geliştirilecek uygulamaların ekonomiye yüksek katma değer ve ekosistem olarak geri döneceğini ve bu yüzden Türkiye’nin derhal 3G ihalesi yapması gerektiğini biraz da agresif bir tonda ifade etmişti. Kendisine yanıtımda, temelde savunduklarının doğru olduğunu ancak operatörlerin (o günün koşulları içinde) o lisans parasını ödemesinin ve şebeke yatırımı yapmasının ekonomik bir rasyonelliği olmadığını ve en önemlisi operatörlerin ne ses, ne de data olarak böyle bir mobil şebeke trafiği olmadığından kapasite ihtiyacı içinde de olmadıklarını anlatmaya çalıştım. Nasreddin hoca fıkrası misali ikimizin de haklı olduğunu düşündüğüm bu tartışma sonrası Yurtsan bana çok kırıldı ve gazetesinde ismimi vermeden ancak doğrudan beni hedef alan ağır bir yazı yazdı.

Kendisiyle uzunca bir süre kırgınlık yaşadığımız bu olaydan sonra 3G Türkiye’ye ancak 2009’da gelebildi. Kişisel olarak 1-2 yıl olarak öngördüğüm bu gecikme 7 yıl gibi rekor bir süreye çıkınca haklılık ibresi Yurtsan’dan yana döndü ve Türkiye’de 2000li yılların başında kurulan mobil iletişim ekosistemi, ilk yıllarda yükselen bir trend izlemesine ve gelirlerini katlamasına karşın sonraları adeta SMS’e hapsolan katma değerli servisler nedeniyle yerel dinamiklerin dışına çıkamayan güdük bir seviyede seyretti ve zaten geç girdiği 3G’de de anlamlı bir başarı öyküsü yaratamadan idare etti ve hala etmekte.

İşte bu nedenle bugünlerde hararetli 4G-5G tartışmaları neticesinde Mayıs ayında yapılması gereken ihale 3 ay ertelenince, 2002 yılındaki o tartışmayı anımsadım. Kişisel olarak o gün ile aynı noktadayım; 4G’ye geçiş zamanlamamız ne çok erken ne de çok geç olmalı. Bu arada hali hazırdaki 4G teknolojisinin LTE (Long Term Evolution- Uzun Dönemli Evrilme), 2016 başlarında gelecek olanınki ise LTA (LTE Advanced-ileri LTE) şeklinde tanımlandığını da belirtelim. 5G ise 2020 yılından önce gelemeyeceğine göre aslında doğru tartışma 4G mi, 4,5G mi ekseninde yapılmalı. Doğru teknoloji ve zamanlama için ise;

1) Operatörlerin mobil data trafiği kapasite ve ihtiyaçlarının önümüzdeki 2 yıl için hesaplanarak mevcuda göre 4G frekansına ihtiyacı olup olmadıklarının saptanmalı.

2) İhtiyaç ve kapasiteyi asıl belirleyenin şebeke üzerinde geliştirilen katma değerli servislerin niceliği ve niteliği olduğu göz önüne alınarak, gerek şebeke ve platformlarda, gerekse katma değerli hizmet uygulamalarında bir an önce operatörler üzerinden yerli bir geliştirme ortamı tesis edilmeli.

Tüm bu koşullara bakarak, hem yerli 4G şebeke üretiminin (ULAK) sonuçlarını görmek ve test edebilmek, hem de 4G katma değerli hizmetler treninde gecikmeden bu alanda yenilikçi uygulamalarla ülke olarak ön almak amacıyla en uygun teknoloji 2016 yılında ilk kez görücüye çıkacak 4,5G yani LTA şebekesi gibi görünüyor. En uygun zamanlama ise 2016 başları gibi düzenlenecek bir ihale. Böyle bir stratejinin ülkemize optimum kazanç sağlayacağı ve buradan elde edilecek inovasyon ve gelirin orta gelir tuzağına karşı en etkili ilaç olacağı kanaatindeyim. Hatta bu sayede 5G ve hatta 6G şebekelerine sorunsuz bir geçiş sağlanacağı gibi  hem yerli şirketlerimiz daha mobilize olarak yerel ve küresel verimlilik ile rekabet gücü kazanabilir, hem de söz konusu uygulamaları geliştiren girişimciler küresel başarı şansı yakalayabilir. Ben de Yurtsan’a özür borcumu ödemiş olurum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder