Siber dünyadaki paylaşım kültürü, Sanayii Çağı’nın özellikle hizmet sektöründe iş süreçlerini dönüştürecek devasa bir ekosisteme doğru evriliyor. Peki bu iyi bir şey mi? Yoksa…
Birkaç yıldan beri siber dünyada oluşan paylaşım kültürü ve bunun yarattığı ekonomi üzerine zaman zaman ilginç değerlendirmelere yer veren The Economist Dergisi, birkaç hafta önceki sayısında söz konusu ekonominin geldiği nokta ve gidişata ilişkin bir dosya hazırlamış. Derginin kapak konusu yaparak farklı bir kaç değerlendirmeye de yer verdiği oldukça kapsamlı bu dosyada özetle, İnternet ve mobil ağlar üzerinden her zaman ve her yerden iş yapabilme avantajının iş ve ticaret dünyasında bir rekabet potansiyeli yarattığı ancak bu avantajı mevcut hizmet organizasyonlarının yerine bu organizasyonların hantallığını ve bu geleneksel zihniyeti fark eden siber girişimcilerin yenilikçi yaklaşımlarıyla bu durumu nasıl fırsata dönüştürdükleri -örnekleriyle- anlatılmış. En popüler örnek olarak da, 5 yıl içinde 53 ülkede hizmet vermeye başlayan ve 2014’de 1 milyar dolarlık ciroya ulaşan online taksi çağırma hizmeti Uber’e yer verilmiş.
The Economist’in Uber ve örneklediği diğer başarı öykülerinin temelinde, yeryüzünün artık hemen her noktasına erişim sağlayan siber ağların özellikle hizmet sektöründeki her türlü kaynağın mobil kullanımına olanak tanıması yatmakta. Eleman, araç, yemek, eğitim, yazılım gibi her çeşit fiziksel ve sanal kaynağın tüketiciyle buluşturulması ise ağırlıkla kullanıcıyı da mobilize eden akıllı telefonlar üzerindeki mobil uygulamalar sayesinde olabilmekte. Bir başka deyişle tüketici olarak ihtiyacınız ulaşım ise akıllı telefonunuz konumunuza göre tüm uygun araçları Uber, yeme-içme ise online yemek servisi Spoon Rocket (bizde Yemek Sepeti) gibi hizmetleri ağırlıkla akıllı telefonunuz sayesinde nerede ve ne zaman isterseniz alabiliyorsunuz. Bunlara -halihazırda bizde olmayan- TopCoder gibi yazılımcı, Axiom gibi avukat ve Medicast gibi doktor sağlama türünde mobil uygulamaları da eklersek, bu tarz kaynak mobilizasyonlarının önümüzdeki dönemde her sektörün geleneksel oyuncuları için ciddi yıkıcı etkileri (disruption) olacağı aşikar.
Madalyonun diğer yüzünde ise, bu tür bir dönüşümün halihazırda bir kuruma girip çalışan olarak yaşamlarını sürdürmeye çalışan zanaat ve uzmanlık sahiplerini de serbest çalışana dönüştürmesi var. Kol gücünün yerini giderek alacak makine otomasyonlarını da işin içine kattığımızda, bu yıkıcı yenilikler bizleri insan, mal ve makinelerden oluşan devasa siber ekosistemin bir parçası olmaya doğru götürmekte.
Tabii burada önemli olan, bu siber ekosistemin insanları uzmanlıkları doğrultusunda zamanı daha verimli kullandıkları, daha fazla para ve zaman kazandıkları yeni bir rönesans toplumuna mı yoksa serbest çalışmanın ucuz iş gücü anlamına geldiği ve yitirilecek iş güvencesi ile yan hakların çalışanı giderek köleleştireceği yeni bir Orta Çağ Pazarına mı götüreceği. Sanırım önümüzdeki yıllarda (büyük veri, nesnelerin İnterneti gibi kavramları da içine alarak) yapılacak tartışmalarda en çok bu soru sorulacak. Yanıt ise, “paylaşım” sözcüğünden insanlık olarak ne anladığımıza göre değişecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder