9 Haziran 2014 Pazartesi

Hürriyet Sosyal mi?

HADİ İNŞALLAH! “Yepyeni Bir Hürriyet Deneyimi” http://t.co/tAWLYjITPt @hurriyet @hurriyettvcom

— İsmail H. Polat (@ismailhpolat) May 11, 2014

“Türk basınının amiral gemisi”, siber dünyanın gizemli denizlerinde Kaptan Jack’in korsan gemisiyle baş edebilir mi?

Üç yıl önce Google, taze sosyal medya platformu Google+’yı görücüye çıkarttığında milyonlarca insan bir heves üye olduk. Ancak bir süre sonra ben dahil “beklediğini” bulamayan büyük çoğunluğun elini eteğini çekmesiyle platform, adeta ıssız bir kasabaya dönüştü. Google+’nın abone sayısı hala yüzlerce milyon olarak ifade ediliyor ama aktif kullanıcı çoğumuz ayda bir bile ziyaret etmiyoruz. Peki neden? Çünkü Google, geç girdiği sosyal medya alanında kullanıcıların öncelik vereceği bir cazibe yaratamadı. Üstüne üstlük gittikçe kurumsallaşan organizasyonu da yaptığı hatada uzun süre ısrar ederek şirketin sosyal medya motivasyonunu da sıfırladı. Oysa bugün bile çok basit bir konumlamayla kurumlara yönelik bir sosyal ağ olarak çok daha işlevsel hale gelebilir ama ah o yöneticilerin şirketleri çıkmaza götüren profesyonel kariyer hırsları!

Detayları birebir örtüşmemekle birlikte benzer bir gidişatı, Hürriyet’in geçen ay sunulan yeni hizmetinde de gözlemliyorum. Hurriyet.com.tr’deki dostlar alınmasınlar ancak geçen senenin sonlarında geçtikleri yeni sayfa tasarımıyla başlayan olumlu seyir, “Hürriyet Sosyal” adıyla sunulan hizmetle birlikte adeta tersine döndü. Hizmetin son derece etkileyici reklamının ardından açılmasına saatler kala başlayan heyecanlı bekleyişin ardından, daha ilk anlarda karşımıza çıkan uzun ve demode bir kayıt süreciyle önce hevesler kırıldı; 2014 yılında hala kayıt sırasında kullanıcısından 6 farklı bilgi isteyen, mahremiyet kaygılarının bu denli arttığı bir dönemde “fişlenme” algısını arttıran ve eksik bırakılan bilgiler için sizinle aşağıda paylaştığım ekran görüntüsündeki gibi bir üslupla kullanıcısına hitap eden hizmete girmekte inat edenler ise, 30-40 yazarı okuyabilmekten başka belirgin bir ayrıcalığın olmadığı fark ettiklerinde kocaman bir düş kırıklığıyla karşılaştılar. (Bu arada Twitter ile direk bağlanıp kayıt olmak istediğimde de sorunla karşılaştım ama bu, bana özel olabilir!)

Halbuki İnternet işine ucundan kıyısından bulaşmış olanların bile bildiği temel doğrular var; Kullanıcıdan ilk kayıt sırasında olabildiğince az bilgi talep etmek ve sisteme olabildiğince hızlı dahil ederek gerekli kullanıcı bilgilerini sonradan uygun bağlamlar yaratarak almak, kullanıcının ekranında belirecek tüm mesajların eğlenceli ama nezaketi elden bırakmayan bir üslupla yazmak gibi. Bunun da ötesinde, bir sosyal medya platformuna dönüşüm gibi bir hedef belirlediyseniz Facebook ve özellikle Twitter gibi küresel rakiplerinizde olan kullanıcıların alışkanlıklarını kıracak cazibede özelliklere sahip olmanız lazım. Şimdi Twitter’da Kanat Atkaya ile zaten yatay iletişime alışmış insanlar neden Hürriyet Sosyal’e gelip oradaki yazısının altına yorum yapsınlar ki? Üstelik birkaç yazar hariç diğerlerinin bırakın iç dünyalarını çoğunun okurla sosyal medya etkileşimi kurmaktan uzak ve sırça köşklerinde oturan profiller olduğunu bile bile.

İçeriği kişiselleştirme özelliği ise, bağımsız Zite örneği gibi pek çok kaynağın içeriğini derleyip süzemediğiniz sürece özellikle böylesi kapalı bir sisteme girmeye değecek bir fark yaratamaz. Kalan özellikler de, Twitter ve Facebook’ta fazlasıyla var! Hele hele özellikle genç kullanıcıların artık Twitter ve Facebook’u bile terkedip SnapChat, Vine gibi daha kişisel ve özgün platformlara yöneldiği bir konjonktürde genç kullanıcı için bu özelliklerin hiç biri cazip değil zaten.

Kişisel olarak sadece 30-40 yazarın cazibesi için buna değmeyeceğini, aksine bunun pupa yelken gitmekte olan hurriyet.com.tr’ye de ciddi zararlar vereceği kanısındayım. Bana inanmayanlar Ahmet Hakan’ın gazete yazılarını paylaştığı tweetlerin altındaki yorumlara bakabilir. Bunun da ötesinde, Türkiye İnterneti’ni her sabah kısa sürede 2-3 kere turlayan Yılmaz Özdil yazıları bile tweet akışıma düşmediğine göre gidişat pek parlak değil sanki. Ayrıca, tüm bu gidişata değecek bir kullanıcı veritabanı elde edilip edilmediği ve bu verinin analizinden nasıl faydalar sağlanacağı da, benim için “atılan taş-ürkütülen kuş” bağlamında bir soru işareti.

Kuşkusuz Hürriyet, içerik açısından benzersiz ve üretken bir medya kuruluşu. Ancak Yeni Medya’da var olmanın yolu, buna erişimi zorlaştırmak değil aksine sosyal medyaları birer erişim aracı olarak konumlayarak herkesin hurriyet.com.tr’ye kolaylıkla erişmesini sağlamak. Maalesef Hürriyet dahil geleneksel medya kuruluşlarının çoğu hala geleneksel medya editörü ile Yeni Medya editörü arasındaki farkı bile tam içselleştirmiş değil ve kağıda basılanı kopyala-yapıştır ile web sayfasına dizmek zannediyor. Bakın daha geçen pazar günü yayınlanan gazetede yazar Tolga Tanış’ın (aşağıda ekran görüntüsünü verdiğim) yazısının içinde kaynak gösterdiği ve birkaç hafta önceki yazısına atıf yaptığı (kırmızı ile çerçeveye aldığım) sözcükler üzerinden şuraya bir link vermek o kadar zor olmasa gerek.

Kişisel kanaatim, Yeni Medya Yayıncılığı’nın temelini ve ruhunu iyi kavrayan her türlü kişi, kurum veya kuruluş bu ortamdan nasıl para kazanacağını da keşfeder. Mesela bunun bir yolu olarak dünyadaki New York Times, Financial Times ve Guardian gibi örnekleri incelemek ve onların başarılı yönlerini ülkemizin gerçekleri ışığında uyarlamak ama daha önemlisi medyanın dışında benzer iş modellerine de değerlendirmek lazım. Açıkçası, medyanın yerinde olsam AVM sektörünün işleyişini ve iş modelini dikkatle analiz ederim. Bu bağlamda Hürriyet’i Kanyon ile benzeştirirsek insanlar Kanyon’a bedava girip gezebiliyorlar ve eğer bütçeleri kısıtlı ise  3-4 TLye bir çay içip o havayı soluyabiliyorlar. Ama Gina‘da oturmak isteyen biri de öyle bir atmosfer için en az birkaç yüz TLyi cebinden çıkartması gerektiğinin bilincinde. Demek ki yapılması gereken, herkese hitap edebilecek kadar çeşitli ama hiç kimseye kısıtlandığını hissettirmeyecek kadar açık bir eko-sistem oluşturmak. Tabii bu, böylesi kurumsal yapılar için zorlu ve risklerle dolu bir süreç de!

Burada temel yanlışın kurumun sosyal medyaya bakışında olduğu kanısındayım. Hürriyet için sosyal medya, kendisini özdeşleştireceği temel odak değil çok daha büyük Yeni Medya resmi içindeki araçlardan sadece biri olmalı; asıl hedef  ise Yeni Medya ortamının tüm dinamiklerine hakim ve her formatını etkin biçimde kullanabilen üretken ve sürdürülebilir bir yapı!..

Herşeye rağmen Hürriyet Sosyal, kurum için oldukça önemli bir adım bence. Eğer bu yanlışlarda ısrar etmeden erişimde açıklık sağlanır ve yeni yaratıcı modeller de eklemlenebilirse, hizmet en azından Hürriyet’in Yeni Medya dönüşümüne bir katkı sağlar ancak bakış Yeni Medya’ya genişlemeli.

Tabii bunların hepsi benim öznel değerlendirmelerim; Umarım bunların tamamı fos çıkar ve ‘Akdeniz yeniden bir Türk gölü’ olur!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder