Hürriyet’in sosyalleşerek, Radikal’in ise dijitalleşerek taşındığı Yeni Medya, tüm kurum ve kuruluşların hedef kitleleriyle iletişimi için artık çok daha önemli. Peki Yeni Medya ortamında “iyi yayıncılık” için, sadece gazetecilik yapmak yeterli mi?
Geçtiğimiz hafta yine “Yeni Medya” üzerine bir konuşma yapmak için “teknoloji ve dijital dünyaya kendini adamış profesyonellerin buluştuğu” TechMeetUpTR platformunun Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki etkinliğine katıldım. Etkinlik için planladığım konuşma, karşımdaki birikimi yüksek bir katılımcı kitlesi sayesinde, etkileşimi yüksek sohbete dönüştü ve 2 saat sanırım hepimizin zihninde yeni pencereler açılarak sona erdi. Ana tema Yeni Medya olunca sohbet, ister istemez, son günlerde epey yoğun tartışılan “Hürriyet’in yeni sosyal medya servisi Hürriyet Sosyal” ile “Radikal Gazetesi’nin kağıt baskısına son vererek dijital yayına geçişi” konularına odaklandı.
Bugünkü 2. konuğumuz olan @ismailhpolat bize “Yeni Medya”yı anlatıyor. #techmeetuptr pic.twitter.com/mI6FA65jVy
— TechMeetup (@TechMeetupTr) June 18, 2014
Bu konuda birkaç yıldan beri yazdığım yazılarda da altını çizmeye çalıştığım hususları özetleyerek girdim sohbete ve “Yeni Medya’da başarılı yayıncılığın anahtarının, bu ortamın dinamiklerini iyi içselleştirip etkin kullanarak yapılacak içerik odaklı yayıncılıkta” olduğunu dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Ancak bazı katılımcılar, mevcut “tık bazlı reklama dayalı iş modeli” ile çalışan İnternet yayıncıları ve özellikle geleneksel medyanın haber ağırlıklı sitelerinin, tarif ettiğim yayıncılık anlayışıyla yaşayamayacaklarını belirtti ve “çok tıklanan foto galerilerine sahip ‘haber’ sitelerinin ” şu anda reklamveren konumundaki markalar için oldukça cazip olduğunu söyledi.
Bu rasyonel görünen itiraza karşılık ben de, asıl değiştirilmesi gerekenin reklamverenin zihnindeki bu algı olduğunu ve özgün-güçlü içeriğiyle dijitalleşecek bir Radikal yayıncılığının, markaları “içerik odaklı” mecralarda reklam ve tanıtıma ikna etmek için çok önemli bir fırsat olduğunu vurguladım. Buna karşılık başka bir katılımcı da, “Radikal’in içeriğinin özgün ve güçlü olmasına karşın yeni kuşak tarafından ‘uzun ve sıkıcı’ bulunduğunu ve bu yüzden bu modelin işleyemeceğini” savundu. Sohbeti “Dijitalleşen Radikal’in ana sorunsalının bu olduğunu ve iyi yayıncılık için içeriğin kalitesinin yanında sunumunun da önemli olduğunu, bunun için de Yeni Medya ortamında kurulmuş yayıncılık girişimlerinden rol model bulmalarını” söyleyerek bu bağlamda bir örnekle noktaladım; Onedio!
2012 yılında Kaan Kayabalı, Demirhan Büyüközcü ve Türkü Eğinlioğlu tarafından kurulan Onedio, İnternet ve mobil ağlar üzerinde çok çeşitli formatlarda Yeni Medya platformu. Platformun ana mecrası olan Onedio.com, metin, resim ve video tabanlı içeriklerin sunulduğu bir web sitesi. Onu farklılaştıran ve giderek popülerleşmesini sağlayan ise, içeriğin, geleneksel medyanın ciddi ve mesafeli bir dille yaklaşımından farklı olarak, metin, resim ve video kıvamının kullanıcılardan edinilen deneyim doğrultusunda harmanlanarak etkileşimi yüksek biçimde sunulması. Söz konusu biçimler, kimi zaman internet ya da sosyal medyadan derlenmiş bir gündem ve etkileşimli yankıları, kimi zaman bir eğlenceli bir liste ya da test şeklinde olabiliyor. Okur/dinleyici/izleyici kitlesinin içerik üretimi, bir oyunlaştırma kurgusuyla azami düzeyde teşvik edilmekte ve bu sayede değerleri olabildiğince hissettirilmekte. Arama motorları ve sosyal medya platformlarıyla da uyumlu çalışan platformun özellikle mobil uygulamasının tasarımı son derece şık ve işlevsel. Reklam-içerik dengesi de, kendi kitlesiyle saygınlığını kaybetmeyecekleri bir dengede gidiyor şimdilik. (Aslında bu özelliklerin çoğunun Radikal’in ilk zamanlarındaki web sitesinde bulunduğunu da not etmek lazım. Sorulması gereken ise, bunlardan neden vaz geçtikleri!)
Bu noktada “Yahu Radikal ile Onedio ne alaka? Biri gazetecilik yapıyor, diğeri İnternet üzerinden toparladığı içeriği yayınlıyor; Elma ile armut!” diyenler olabilir. Onlara da birkaç sene önce ABD’de de benzer biçimde yapılan bir tartışmanın öznesi olan Buzzfeed sitesinin öyküsünü okumalarını öneririm. 2006 yılında kurulan ve 2012 yılına kadar kedili resim ile komik videoların paylaşıldığı ve geyik tartışmaların yapıldığı site, bu tarihte ABD’nin en ciddi politik bloglarından Politico’nun karimatik bloggeri Ben Smith’i Buzzfeed’in başına getirince, bu transfer ABD geleneksel medyasında da benzer biçimde “Ne alaka? Buzzfeed bir de haberci mi olacak başımıza?” gibi alaycı eleştirilerle karşılandı. Fakat site, Smith’in liderliğinde bünyesine kattığı muhabir ve editörlerin haberciliği neticesinde 2012 ABD Başkanlık Kampanyası’nda sürpriz bir çıkış yaptı ve sonrasında yakaladığı istikrarlı ve güvenilir habercilik performansıyla her sene trafiğini 4 kat arttırıp (CNN ve NYTimes mertebesinde) bu sene 160 milyon ziyaretçi sayısıyla ABD’nin en çok ziyaret edilen ilk 10 haber sitesi arasına girdi. Bugün itibarıyla Buzzfeed, Nairobi ve OrtaDoğu’nun kritik bölgeleri için bile muhabir istihdam edebildiği 150 kişilik haberci kadrosuyla hem derin habercilik yapan bir Yeni Medya yayıncısı.
Buzzfeed’i geleneksel haber sitelerinden ayıran ve bir Yeni Medya yayıncısı olarak farklı kılan ise, haber ya da kedi resmi ayrımı yapmadan derlediği her bir içeriği, (kullanıcıların zaman-mekan, dijitalleşme ve etkileşim dinamiklerini göz önüne alarak) en etkin biçimiyle sunabilmesi. Sadece Buzzfeed’e özel geliştirilen listeler ve duygu-durum butonları bile, onların 21. yüzyıl yayıncılığını ne kadar iyi anladıklarının iyi bir kanıtı bence.
Tüm bu örneklerde de görüldüğü gibi, geleneksel medyanın Yeni Medya’da “iyi yayıncılık” sorunsalını çözebilmesi, etkileri gün geçtikçe artan genç kuşakla markaları saygın bir noktada bir arada tutacak içerik-reklam dengesi için (Buzzfeed gibi yepyeni bir medya anlayışıyla yayıncılık yapan) Onedio, Haberself, vb. yeni nesil örnekleri iyi takip etmesi ve içselleştirmesine bağlı. Ne de olsa orası, bu yeni kuşağın hinterlandı!