19 Mart 2016 Cumartesi

Amcaoğlunun tanıdığı Emniyet Amiri

Son dönemde peşpeşe yaşanan terör saldırılarının olumsuz hava, toplumun ruh haline yansırken sosyal medyada yaygınlaşan kirli bilgi, bu havayı daha da gerginleştirmekte. Peki bu tür bilgi kirliliğini etkileri nasıl azaltılabilir?  

“Amcaoğlunun tanıdığı bir Emniyet Amiri söylemiş; Perşembe günü büyük olaylar çıkacakmış. Aman çocuklarınızı evde tutun. Bu sefer durum ciddi.”

“Arkadaşlar, bu haftasonu filan yerde yeni bir patlama olacakmış. Bu bilgi konsolosluktan konuyu duyan birileri tarafından duyulmuş. Sosyal medyaya yazmayın deniyor. Planlanan yeri değiştirirler diye. Lütfen herkese ulaştırın.”

Son günlerde cep telefonları ve bilgisayarlarımızın ekranlarına art arda düşen mesajlaşma ve sosyal medya platformlarındaki paylaşımlardan sadece birkaçı…

Dahası da var. “RESMİLEŞTİ DİKKAT!!” başlıklı ve “Facebook’un güvenlik açığından ötürü hesap üzerinde bulunan tüm verilerin başka kişilerce kullanılmasından ve doğabilecek tüm zararlardan Facebook’un sorumlu olduğunu ve gereğinin yapılmasını ‘arz eden’ bir sanal dilekçe de bir süreden beri hemen her gün zuhur ediyor Facebook ekranlarımızda. Normal zamanlarda gülüp geçilecek bu vb. modern arzuhallerin altındaki yorumlara bakınca gerçekten hayret ediyor insan. Kopyalayıp kendi duvarına yapıştıranlardan olaya kendi ‘duyumlarını’ da ekleyenlere kadar uzanan bir kalabalık. Üstelik içlerinde son derece eğitimli ve hatta büyük kuruluşlarda üst düzey yöneticilik yapan kişilerin bile olması, her gün hatırı sayılır bir zaman vakfettiğimiz bu yeni iletişim ve paylaşım ortamına ne kadar bilinçsiz yaklaştığımızın göstergeleri. Hatta bunun da ötesinde, paylaşımın altına “böyle bir şeyin olmadığını/yalan olduğunu ve dayanağının da bulunmadığını” yazma ‘cüretini’ gösterenlere karşı takınılan negatif tavır da, toplum olarak içine girdiğimiz mantık ve sorgulamadan uzaklaşan ruh halimizin vahim bir sonucu.

Ve ne yazık ki bu ruh hali, toplumun zaten azımsanmayacak bir kısmında hakim olan komplo teorilerine meyilli ve gerçeklerle bağlarını koparmaya hazır anlayışı sosyal medya eliyle arttırır ki, asıl vahim olan da budur.

Peki ne yapmalı?

Kuşkusuz içinde bulunduğumuz durumla ilgili yapılması gerekli çok şey var ama mesleki alanımız gereği “sosyal medyada yayılan bilgi kirliliğinin etkilerini nasıl azaltabileceğimiz” konusuna odaklandığımızda, iki temel yaklaşım etkili olabilir. İlk olarak, toplumda kargaşayı ve kaygıyı arttırabilecek gelişmelerle ilgili etkin bir Kamu Diplomasisi stratejisinin oluşturulması şart. Yanlış, çarpıtılmış ya da manipüle paylaşımların takip edilerek onlara karşı samimi, hakkaniyetli ve ikna edici söylemler geliştirilmeli ve bunlar geciktirilmeksizin sosyal medya kanalları üzerinden dolaşıma sokularak konuya ilişkin bilgi kirliliğinin önüne geçilmeli. Ek olarak bu söylemler, kamu kurum temsilcilerinin geleneksel medya açıklamalarıyla da desteklenmeli ve hatta bu iletişime de kamuoyunda güven tesis edilinceye kadar hakkaniyetli, nesnel ve istikrarlı bir biçimde devam edilmeli. Bu konuda güvenilirliği yüksek ana akım medya kurumları ile işbirliği yapmak da etkiyi arttıracaktır.

İkincisi ise, Kamu Diplomasisi’nden çok daha kökten bir çözüm olarak, İnternet, sosyal medya ve (daha geniş biçimiyle) Yeni Medya konusunda Okur-Yazarlık ve bilinçlendirme eğitimleri süratle devreye sokulmalı. Kısa vadede bireylerin sosyal medya paylaşımlarına nasıl yaklaşması gerektiğini, bilgiyi nasıl doğrulayacağını benimsetecek mesela “Sosyal medyada bilgi kirliliğiyle başetmenin 10 yolu” gibi bir liste, infografik veya viral video tarzı içeriklerin de etkili olacağı kanaatindeyim. Hatta geniş kitlelere ulaşabilirse, bu yöntemin bilgi kirliliğiyle baş edebilme gücünü önemli ölçüde arttıracağına da inanıyorum.

Dijital Çağda Doğrulama – YMK2 from Mehmet Atakan Foça

Ve elbette en etkili ve kalıcı çözüm, Yeni Medya okur-yazarlığının okullarda ayrı bir hassasiyet ve odakla ele alınması. Tabii, herşeyi kısa yoldan elde etmeye alışık kimi zihinlerde eğitim sözcüğü çözüm değil de çözümsüzlük gibi bir algı oluşturuyor ancak en kalıcı sonuçlara her daim en uzun ve çileli yollardan ulaşıldığını da unutmamalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder