Geçtiğimiz hafta konuşmacı olarak davet edildiğim Akıllı Şehirler Zirvesi için sunum hazırlarken fark edebildim ne zorlu bir sorumluluğu kabul ettiğimi. Bir etkinlikte konuşmacı olmak ve birikiminizi sizi izlemeye gelenlere doğru ve anlaşılır biçimde aktarabilmek zaten yeterince meşakkatli bir uğraş. Ancak söz konusu olan açılış ise, işiniz bir kat daha zor. Sunumunuz, hem konuya ilişkin (bazen sizden de fazla) birikimi olan uzman hem de o konuyla belki de ilk kez tanışacak deneyimsiz kişiler için izlenebilir olmalı. Bunun da ötesinde “Akıllı Şehir nedir? Akıllı Belediye nedir?”gibi neresinden tutacağınızdan bile emin olamadığınız çok katmanlı bir oturum başlığını sadece 15 dk. içine sığdırmaya çalışmak, tam bir çılgınlıktı.
Sonuç olarak sunumu yaptım ama izleyicileri memnun edebildim mi, emin değilim. (Hoş, soru-yanıt oturumunda sözü alan bir ‘izleyici’, “Bir akademisyen olarak işin eğitim ve akıllı insan kısmından hiç söz etmediniz. Oysa işin temelinde bu sorunlar yatıyor. Benim de bu konuda şöyle bir projem var….” şeklinde olaya girerek neredeyse benim sunum süreme yakın konuştu!)
Aslına bakarsanız sunumu, “Akıllı Şehir ve ilişkin kavramlar bu karmaşada nasıl sade ve anlaşılır hale getirilir? Yerel yönetimler Akıllı Şehir sürecini nasıl tasarlamalı ve teknoloji seçiminde nelere dikkat etmeli? Akıllı Şehir, Akıllı Belediye, Akıllı Vatandaş, vb. olguların entegrasyonunda kriterler ne olmalı? Akıllı Şehir oluşumda Yeni Medya ve ilişkin kavramları neden önemli? ” sorularını yanıtlamaya yönelik bir “Akıllı Şehir101” dökümanı biçiminde hazırlamaya gayret ettim. Konuya yabancı olanlar neden bu yanıtlara ihtiyaç olduğunu merak edebilir. Nedeni şu; Tıpkı İnternet ve Mobil ağların ilk dönemi gibi Akıllı Şehir kavramı da, daha ihtiyaç haline gelmeden ticari oyuncular tarafından gündeme alınmış ve her ticari kurum kendi Akıllı Şehir kavramını geliştirip bunların müşterilerine sunduklarından masanın müşteri tarafı olan Yerel Yönetimler ile Kamu Kurumlarında bir kafa karışıklığı hakim.
Bunun temelinde ise, Akıllı Şehir’in Çevre, Enerji, Yaşam Endüstrileri, Bilgi-İletişim-Ulaşım Teknolojileri, Yönetişim, Ekonomi ve Beşeri Bilimler gibi birçok sektörü bir arada barındıran bir doğaya sahip olması ve Yerel ve Kamu Yönetimleri hatta bunu pazarlayan teknoloji şirketleri tarafında bu multi-disipliner anlayışa sahip insan kaynağının pek de fazla olmaması yatmakta. Bu nedenle (1-2 istisna dışında) çok katmanlı ve kapsamlı bir Akıllı Şehir vizyon ve uygulaması maalesef ortaya konulamıyor. Mevcut örneklerin çoğu, teknoloji şirketlerinin sunduğu konseptleri üzerine kurulu olduğundan ya kapsamı tek bir sektörle sınırlı, ya işin (kişisel mahremiyet, yurttaş katılımı gibi) sosyal dokusunu dikkate almadan hayata geçirilen ya da teknolojik ömrünü kısa sürede tamamlayacak kadük uygulamalar çöplüğü niteliğinde.
Çözüm ise, öncelikle Akıllı Şehir’in şirket çözümlerine değil kentsel ihtiyaçlara odaklanmaktan ve bunun merkezine de kenti ve insanı koyarak bu ihtiyaçları analitik bir biçimde belirlemekten geçmekte. Bunlar rasyonel biçimde belirlendiğinde zaten kentin ve kentlinin Akıllı Şehir ihtiyaçları da ortaya çıkacak ve söz konusu ihtiyaç listesinin çözümleri teknoloji şirketleri, yerel girişimciler, vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları, yerli ve yabancı sermaye, özel ve kamu kurumları gibi bir çok kent paydaşının katılımıyla geliştirilebilecek ve sonuçtan herkes kazançlı çıkacak ve her kesimin katılımı sağlanacaktır. Bu bağlamda Akıllı Şehir sürecine katılacak Akıllı İnsan profili ise, Akıllı Şehir’in ana oyun alanı Siber Dünya üzerindeki VERİyi toplayıp analizini yapabilecek, bunu siber AĞ üzerinden yaygınlaştırabilecek ve burada toplaşan tüm paydaşlarla etkileşime geçip onlarla birlikte İÇERİK üretip bunu yönetecek kadr mülti-disipliner insanlar yetiştirmek. Ki bu da Yeni Medya eğitimi ve okur-yazarlığı ihtiyacını ortaya koyan bir durum.
Sanırım, ben de dahil, resmin tamamı bu şekilde aktarılamadığı için Akıllı Şehir kavramı hala çok karmaşık ve akla zarar biçimde gelişmekte ve Nesnelerin İnterneti, Büyük Veri gibi manzarayı giderek karmaşıklaştıran olgular da işin içine girince ortaya çıkan da, Salvador Dali yapıtlarına benzer biçimde akılları zorlayan sürrealist bir tablo.